#

SARI SALTIK Hz. TÜRBESİ (RUMELİFENERİ)

Gravür: Fresheld Albümünden – 1574 yılı Rumeli Feneri’nin ilk hali      
Fotoğraf: Ülkü Türkoğlu – Rumeli Feneri – 04.12.2020

Rumeli Feneri yerleşimi, Sarıyer ilçesinin Karadeniz’e bakan en uç noktasına kurulmuş bir yerleşim bölgesidir. Antik çağda Panium (Panyum Burnu), Bizans döneminde Fanaraki (Fanariyan Burnu) isimleriyle bilinmekteydi. Fanaraki – Fanariyan Avrupa Feneri ya da Küçük Fener anlamlarına gelmektedir. Yaklaşık olarak 1600 yıllık bir geçmişe sahip olan Rumeli Feneri balıkçılık açısından oldukça verimli bir yere sahip olması açısından devamlı bir iskân göstermektedir. Fener, Romalılar, Cenevizliler, Venedik ve Osmanlılar tarafından da boğazı gözetleme ve savunması için kullanılmıştır.  Rumeli Feneri, 1876 yılında Fransızlar tarafından deniz seviyesinden 58 m. yükseklikte yapılmıştır. 30 m. boyutundaki fenerin kule yapısı üç kademeli bir şekilde planlanmıştır. İlk yapıldığı dönemde fenerin ışık kaynağı gazyağından temin edilirken günümüzde otomatik ve elektrik ile sağlanmaktadır.


Dünyada ışık kaynağı, gözetleme ve savunma amacı dışında içerisinde bir yatır bulunmasından dolayısı bir ilki teşkil eden Rumeli Feneri, 30 metrelik boyutuyla Türkiye’nin en yüksek feneri olma özelliklerini taşımaktadır. Fenerin içerisinde bulunan sanduka ve kitabesi bulunan türbe, yerel halk tarafından hala ziyaret edilmekte ve Sarı Saltık’a ait olduğuna inanılarak dua edip, ondan hikmet bekledikleri bilinmektedir.

Türbe hakkında iki rivayet bulunmaktadır;

İlki bölgede oturan yerel halkın inanışına ve anlatımlarına göre yedi farklı yerde türbesi/makamı bulunan Sarı Saltık’ın tam olarak gerçek mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Birinci Dünya Savaşı’nda yapılan bir bombardıman esnasında, köyün yangın sonucu büyük tahribe uğrayarak yandığı ancak Rumeli Feneri’ne herhangi bir şey olmamıştır. Yangın esnasında köylüler dağlara çıkarak canlarını kurtarmıştır. Bu olay sonucu Sarı Saltık kabrinin fenerin içerisinde yer aldığı inancı oluşmuştur.

Gravür: Jules Laurens – 1825-1901

İkinci bir rivayet ise; 1261/1263 yıllarında Anadolu Rumeli hisarı boğazın sularında bir bahar mevsiminde suyun en sığ noktası olan iki fenerin birleştiği güzergahı keşfederek adete bir fizik mühendisi gibi hesabını yaparak karar alır. Ardından sırtındaki kaftanını (ceylan derisi) denizin üzerine örtü yapar ve deniz iki kıta arasında kara görünümüne bürünür ve otuz bin köy buradan Rumeli Feneri’ne çıkar. Rumeli Feneri’ndeki bu köyde yaklaşık 8-12 köy civarında hane bırakır. Sonrası Çorlu, Babaeski yerleşimlerinin iskân ve dönüşümlerini yaptıktan sonra Trakya çalışmalarının ardından 1264/68 yılları arasında Bizans himayesinde bulunan Edirne’yi fetheder. Tarihten günümüze kadar gelen süreçte Sarı Saltık’ın Rumeli Feneri’ndeki türbesi, toplum arasında Sarı Saltık yatırı olarak geçmektedir. 1856 ile 1900 yılları arasında İstanbul işgalinde Fransız işgalcileri tarafından bu fener yapılmak istenmektedir. Bu hususta Fransız komutan bir mimar çağırır. Mimar çalışmalarına başlar. Birkaç kez fener yapım inşaat girişimleri başlatılır. Temelin bir türlü tutmaması sonucu burada yaşayan yerel halk burada bir dedenin mezarının olduğunu söyler. Bu durum üzerine mimar mezarı fenerin içerisine alarak inşaatına başlar. Ertesi gün gelir ve inşaatta bir çökme olmadığı görülür. Burada yerel halkın kutsalına saygı gösterir ve bu dervişin kim olduğunu sorar. Köyün yaşlıları tarafından Sarı Saltık Hz. olduğu aktarılır.